Gittikçe babama benziyorum. Ya da doğduğumdan beri öyleydim büyüdükçe, olgunlaştıkça bunu farketmeye başladım. Bilmiyorum.
Babam biraz gaddar bir adamdır. İnsanların fikirlerini pek önemsemez. Sürekli burnunun dikine gider, kendi bildiğini okur. Çoğu zaman -hatta her zaman- söylediklerinin karşısındaki insanı nasıl etkileyeceğini düşünmez. Kindardır. Bazen bizi sevdiğinden bile şüphe ederim. Erol Taş gibi bir adamdır diyeyim en iyisi. Gözünüzde onun kır saçlı, mavi gözlü, kısa boylu ve göbekli halini canlandırın.
Karakteriyle çok zıt bir biçimde yumuşak yüzlüdür babam. Özellikle saçlarının beyaz olması ona tonton dede izlenimi verir. Onu görseniz; "Bu mu lan o gaddar adam" dersiniz. Öyle mülayimdir. Amma velakin beyazın siyah olduğuna bir kez inansın, bir daha asla onun beyaz olduğuna inandıramazsınız. İkazlarınız bir işe yaramaz, zira; siz bir konuda ona nasıl davranmasını gerektiğini istediğiniz kadar anlatın, o taa en başından beri ne yapacağını ve ne söyleyeceğini belirlemiştir. Boşuna konuştuğunuzu her şey olup bittikten sonra anlarsınız... Onu suçlamıyorum. Amcalarımın hepsinin aynı olduğunu düşünürsek dikbaşlılık bizim genlerde var galiba.
Babama benzediğimi ilk olarak birine kin duymaya başladığımda farkettim. Tutup birine zarar vermiyorum elbette ama bana yapılan bir kötülüğü ömrüm boyunca unutmuyorum. Sonra, zamanla bu en sevmediğim özelliğim evrildi, yeni ve kin duymak kadar kötü başka özelliklerim ortaya çıkmaya başladı. Sevdiklerimle tartışırken konuyu kestirip atmaya, kırmızı çizgiler çizmeye başladım. Bunu, insanları hayatımdan çıkarmakta zorlanmamak izledi. Sonra sevmediğim insanların acılarına insani olarak bile üzülmediğimi farketmeye başladım. İçimdeki iyi adam iyi durumda değil. Ve bu hiç hoşuma gitmiyor.
Eğer bir konuda haklı olduğuma yürekten inanıyorsam karşımdaki kişinin kim olduğunu önemsemeden tepki gösteriyorum. Babam yaşındaki eniştemle sırf bu yüzden yıllardır konuşmuyorum. Kaç kez aynı ortamda bulunduk. Bir oda dolusu insan içerisinde herkesle tek tek selamlaşıp onu es geçtiğim bile oldu. Sevmiyorum, o da beni sevmesin. -Evet insanlar tarafından sevilmemek pek umursadığım bir şey değil-
Güzel haber şu; her ne kadar tepkimi esirgemesemde hâlâ otokontrolümü sağlayabiliyorum. Haklıyken haksız duruma düşmemek adına cümlelerimi seçerek kurabiliyorum. Kedili videolara hâlâ gülebiliyorum. İçimdeki iyi adam adına sevindirici gelişmeler bunlar.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder