26 Ocak 2018 Cuma

Bulantılar - I

     Gittikçe babama benziyorum. Ya da doğduğumdan beri öyleydim büyüdükçe, olgunlaştıkça bunu farketmeye başladım. Bilmiyorum.

     Babam biraz gaddar bir adamdır. İnsanların fikirlerini pek önemsemez. Sürekli burnunun dikine gider, kendi bildiğini okur. Çoğu zaman -hatta her zaman- söylediklerinin karşısındaki insanı nasıl etkileyeceğini düşünmez. Kindardır. Bazen bizi sevdiğinden bile şüphe ederim. Erol Taş gibi bir adamdır diyeyim en iyisi. Gözünüzde onun kır saçlı, mavi gözlü, kısa boylu ve göbekli halini canlandırın. 

    Karakteriyle çok zıt bir biçimde yumuşak yüzlüdür babam. Özellikle saçlarının beyaz olması ona tonton dede izlenimi verir. Onu görseniz; "Bu mu lan o gaddar adam" dersiniz. Öyle mülayimdir. Amma velakin beyazın siyah olduğuna bir kez inansın, bir daha asla onun beyaz olduğuna inandıramazsınız. İkazlarınız bir işe yaramaz, zira; siz bir konuda ona nasıl davranmasını gerektiğini istediğiniz kadar anlatın, o taa en başından beri ne yapacağını ve ne söyleyeceğini belirlemiştir. Boşuna konuştuğunuzu her şey olup bittikten sonra anlarsınız... Onu suçlamıyorum. Amcalarımın hepsinin aynı olduğunu düşünürsek dikbaşlılık bizim genlerde var galiba.

     Babama benzediğimi ilk olarak birine kin duymaya başladığımda farkettim. Tutup birine zarar vermiyorum elbette ama bana yapılan bir kötülüğü ömrüm boyunca unutmuyorum. Sonra, zamanla bu en sevmediğim özelliğim evrildi, yeni ve kin duymak kadar kötü başka özelliklerim ortaya çıkmaya başladı. Sevdiklerimle tartışırken konuyu kestirip atmaya, kırmızı çizgiler çizmeye başladım. Bunu, insanları hayatımdan çıkarmakta zorlanmamak izledi. Sonra sevmediğim insanların acılarına insani olarak bile üzülmediğimi farketmeye başladım. İçimdeki iyi adam iyi durumda değil. Ve bu hiç hoşuma gitmiyor.

     Eğer bir konuda haklı olduğuma yürekten inanıyorsam karşımdaki kişinin kim olduğunu önemsemeden tepki gösteriyorum. Babam yaşındaki eniştemle sırf bu yüzden yıllardır konuşmuyorum. Kaç kez aynı ortamda bulunduk. Bir oda dolusu insan içerisinde herkesle tek tek selamlaşıp onu es geçtiğim bile oldu. Sevmiyorum, o da beni sevmesin. -Evet insanlar tarafından sevilmemek pek umursadığım bir şey değil- 

     Güzel haber şu; her ne kadar tepkimi esirgemesemde hâlâ otokontrolümü sağlayabiliyorum. Haklıyken haksız duruma düşmemek adına cümlelerimi seçerek kurabiliyorum. Kedili videolara hâlâ gülebiliyorum. İçimdeki iyi adam adına sevindirici gelişmeler bunlar.

1 Ocak 2018 Pazartesi

2017'nin Z Raporu

     Hazır 2017 ufuktan giderek kaybolup yerini 2018’e bırakırken, yılın bu son gününde, yeni yıla saatler kala, kendi adıma geride kalan tüm günlerin bir Z Raporunu çıkarmak gerekir diye düşündüm. Bu yazı, 2017’de neler yaptığımdan ziyade, ne kadar verimli geçirdiğimle ilgili olacak. Bu sayede 2018'in sonlarında aradan geçen 1 yılda ne kadar ilerleyebildiğimi kıyaslayabilirim ve yaptığım hataları tekrarlamayıp 2018’i her anlamda daha verimli yaşayabilirim diye düşünüyorum.

      Yılın ilk yarısında kariyer planlarım doğrultusunda yaklaşık 7 yıldır çalıştığım şirketten ayrılıp başka bir şirkete geçtim, ancak bu geçiş benim açımdan çok olumlu olmadı. Global bir lojistik firmasında uzman olarak çalışmak her ne kadar kulağa hoş gelse de, birim yöneticimin  üzerimde oluşturabileceği etkiyi hesaba katamadım. Mobbing’e varan davranışlar yüzünden, şirketi ve tüm çalışanlarını çok sevmeme rağmen oradan -yeni işimi ayarlayarak- ayrıldım. Şu an evime çok daha yakın bir şirkette, maaş konusunda eskiye göre daha iyi, daha huzurlu olarak çalışıyorum. İstanbul gibi bir cenderede 17:45’te işten çıkıp 18:05’te eve girmenin değerinin maddiyatla ölçülebileceğini hiç sanmıyorum. :)

     2017 eğitim hayatımda saçmaladığım yıl oldu. Büyük bir hevesle başladığım yüksek lisansımda derslere önemsemeyip üstünde durmadım. Ve bunun kaçınılmaz sonucu olarak; önce derslerden kaldım, sonra kaydımı yenilemedim, en son kaydım silindi. 2018’de her şeye sıfırdan başlamak zorundayım. Sanırım hayatımdaki en büyük aptallıklarımdan birisi bu oldu.

     Bu yıl her ne kadar kitap okuma konusunda çok istekli olsam da, bu isteği faaliyete dönüştürme konusunda zayıf kaldığımı söylemeliyim. Elimdeki kitapları okumaya hevesle başlayıp sonrasında üstünde durmadığımı fark ettim. Kısa sürede bitirebilecekken bir kitabı bitirmem 1 ayımı alıyor. Yeni yılda üzerinde özellikle çalışmam gereken hastalığım bu: tembellik.

     Bu sene, hayatıma yeni giren insanlar ve çıkan eski dostlarla dolu. Bu iyi bir şey mi bilmiyorum. Ama şimdilik eski dostlarımın eksiklikleri hissetmiyorum. Bu konuda biraz gaddarım sanırım.

    Toparlayacak Olursam; 2018'de ki Hedeflerim:

* Kitaplığımdaki tüm kitaplar dahil olmak üzere en az 40 kitap okumak.
* Yarıda bıraktığım yüksek lisans'a yeniden başlamak
* İngilizce 'de en az iki kur daha ilerlemek
* Sıfır olan SQL bilgimi ileri düzey diyebilecek kadar iyi bir şekilde öğrenmek.
* En az 5 şehri gezmek.
* İtalya'ya seyahat etmek. Sonrasında Ekimde Almanya'ya gidip Oktoberfest'e katılmak.
* Tamamı yağdan 10 kg vermek ( 5'de yeter aslında ama hedef 10 kg )

* Ve aşk... Şayet huzuruma huzur katıp yukarıdakileri birlikte yapabileceksek buyursun gelsin, yok benim bunları yapmama engel olacaksa hiç karşıma çıkmasın.